Tuesday, October 2, 2018

Çift taraflı jilet

Çift taraflı jilet kullanan makineler bugün hala üretilmektedir. Bunlardan en büyük üretici alman Merkur' dür. Bunu Alman Muhle ve onun ortağı ingiliz Edwin Jagger, japon Feather, hint Parker, fransız Joris, yeni zellanda goodfella, çin Weishi izler. Pils, Ikon gibi daha küçük üreticiler de vardır.

Tuesday, September 4, 2018

Evrende gözlemlenebilen en büyük ve en küçük şey nedir?

Mevsimine Göre Yiyecekler

Kış Mevsiminde Yenecek Meyve ve Sebzeler

Aralık Ayı: Karnabahar, Balkabağı, Mandalina, Limon, Lahana, Portakal, Ispanak
Ocak Ayı: Pazı, Havuç, Limon, Brüksel Lahanası, Portakal, Ispanak
Şubat Ayı: Pazı, Havuç, Brüksel Lahanası, Ispanak

İlkbahar Mevsiminde Yenecek Meyve ve Sebzeler


Mart Ayı: Ispanak, Brokoli, Pırasa, Havuç, Şalgam
Nisan Ayı: Erik, Enginar, Kuşkonmaz, Taze Bakla
Mayıs Ayı: Sarımsak, Kiraz, Erik, Çilek, Enginar, Soğan, Kuşkonmaz, Taze Bakla

Yaz Mevsiminde Yenecek Meyve ve Sebzeler

Haziran Ayı: Vişne, Sarımsak, Taze Patates, Domates, Kiraz, Kayısı, Çilek, Taze Fasulye, Soğan, Bezelye
Temmuz Ayı: Vişne, Patlıcan, Sarımsak, Taze Patates, Çağla, Domates, Armut, Dut, Kayısı, Salatalık, Böğürtlen, Taze Fasulye, Soğan, Şeftali, İncir, Pazı
Ağustos Ayı: Patlıcan, Sarımsak, Taze Patates, Mısır, Domates, Kabak, Dut, Kayısı, Kavun, Karpuz, Taze Fasulye, Soğan, Taze Börülce, Bamya, Pazı

Sonbahar Mevsiminde Yenecek Meyve ve Sebzeler


Eylül Ayı: Patlıcan, Elma, Taze Patates, Mısır, Domates, Armut, Limon, Semizotu, Nar, Üzüm, Soğan, Kereviz, Yeşil Biber
Ekim Ayı: Elma, Taze Patates, Muz, Kabak, Pırasa, Limon, Mandalina, Nar, Ayva, Trabzon Hurması, Kereviz
Kasım Ayı: Karnabahar, Kereviz, Trabzon Hurması, Balkabağı, Nar, Mandalina, Limon, Turp, Portakal, Ispanak, Muz


Wednesday, August 29, 2018

Kitlesel Yok Oluşlar Üzerine

İlk olarak, bu son yok oluşu anlayabilmek için, genel olarak kitlesel yok oluşları (mass extinction) anlamakta ve zamanlarını bilmekte fayda var. Çünkü buradan önemli sonuçlar çıkarabiliriz.
Canlılık tarihi, 3.8 milyar yıl önce koaservatlarla başlamıştır. Daha sonra bu koaservatlar tek hücreli organizmalara ve temel olarak bakterilere evrimleşmiştir. Düşük oksijen düzeyleri, bakterilerin belirli boyutların üzerine çıkabilmesine ve koloniler kurmasına genel olarak engel olmuştur. Ancak fotosentez yapabilen siyanobakterilerin ortaya çıkışı sonrası, atmosferdeki oksijen düzeyleri kıyaslanmayacak miktarda artmış ve bu bol oksijen, canlılarda çok hücreliliğin (multicellularity) evrimleşebilmesini sağlamıştır. Bu, temel olarak bundan 450-550 milyon yıl kadar öncesini, bilim dünyasında Kambriyen Patlaması olarak isimlendirilen dönemi işaret eder. Bu patlama "olumlu" bir patlamadır ve bol oksijen ve giderek kısıtlanan habitatların doğurduğu evrim baskısı sayesinde, kısa sürede hızlı ve saçık bir türleşme meydana gelmiştir. Ve sonunda, günümüzdeki modern canlılara kadar ulaşılmıştır ve evrim hala yoluna devam etmektedir.

Ancak ne yazık ki canlılık tarihindeki "patlamalar", her zaman Kambriyen Dönemi'nin başındaki gibi olumlu patlamalar olmamıştır. Kambriyen Patlaması, sayısız yeni türün oluşabilmesini sağlamışken, Kambriyen Dönemi'nden beri meydana gelen 5 (bazı kaynaklara göre 6) kitlesel yok oluş, kimi zaman canlıların çoğunu, kimi zamansa canlıların neredeyse tümünü Dünya üzerinde silmiştir. Şimdi bunların kısaca zamanlarına değindikten sonra, bunlardan sonuncusuna (bazı kaynaklara göre sondan ikincisine) değineceğiz.
İlk yok oluş, bundan 445 milyon yıl önce, Ordovisyen Dönem'i bitiren ve Silüryen Dönemi başlatan yok oluştur. Kambriyen Patlaması'ndan sonra gelişen ve yaklaşık 100 milyon yıldır çeşitlenen cinslerin %57'si (bu da türlerin %75'ine tekabül eder) haritadan silinmiştir. Ayrıca bu yok oluş, kayıtlara canlılığın gördüğü en büyük üçüncü kitlesel yok oluş olarak geçmiştir. Bu yok oluşun sebebi, yer plakalarının hareket etmesi sonucu deniz düzeylerinde meydana gelen hızlı düşüştür. Bu kitlesel yok oluşun sorumlusu ise, Pangea denen ve Dünya tarihinde meydana gelen en büyük ve tek kıtanın, tüm buzulları sıkıştırması ve karaya hapsetmesidir. Buzulların sıkışması ise, su seviyelerindeki düşüşe sebep olmuştur. Bu da, zaten çok büyük bir kısmı sularda yaşayan canlıların bir anda yok olmaya başlamasına sebebiyet vermiştir.
İkinci yok oluş, ilkinden 75 milyon yıl sonra, günümüzden yaklaşık 370 milyon yıl öncemeydana gelmiştir ve Devoniyen Dönemi bitirip Karbonifer Dönemi'ni başlatmıştır. Bu yok oluşun sebeplerinden biri yine denizeldir. Deniz seviyeleri bu dönemde sürekli olarak değişmiştir. Bunu tetikleyen sebep olaraksa, kara bitkilerinin bu dönemde karaların tamamını işgal etmeye başlaması ve atmosferdeki karbondioksitin büyük bir kısmını emmeleri gösterilmektedir. Karbondioksit düzeyindeki bu hızlı düşür, küresel soğumaya sebep olmuştur. Bu yok oluşta o dönemde var olan tüm cinslerin %50'si, yani dönemdeki tüm türlerin %75'i yok olmuştur.

Üçüncü kitlesel yok oluş, bundan 250 milyon yıl önce, bir ikinci yok oluştan ise yaklaşık 120 milyon yıl sonra meydana gelmiştir. Bu yok oluş, neredeyse Dünya'daki canlılığın sona erdiği yok oluştur. Ancak yine de yaşam, bir yolunu bulup, varlığını sürdürmüştür. Bu yok oluş sonucunda Dünya'daki o zaman var olan cinslerin %83'ü yok olmuştur. Bunların içinde var olan kara canlılarının %96'sı, deniz canlılarının ise %70'i bulunmaktadır. Bu yok oluş sonucunda kara bitkilerinin çoğunun soyu tükenmiştir. Bu ciddi yok oluşun sebebi olarak ise, Siberya Volkanları'nın patlaması gösterilmektedir. Ayrıca Pangea'nın hareketleri sonucu oluşan akıntılar da, Dünya'nın iklimini ciddi biçimde değiştirmiştir. Ayrıca bazı bilim adamları tarafından bir meteor çarpması ihtimaline de yer verilmektedir.
Dördüncü kitlesel yok oluş, bundan yaklaşık 205 milyon yıl önce, bir öncekinden ise 50 milyon yıl sonra, Geç Triyasik Dönemi'nde meydana gelmiştir ve Jurasik Dönemi başlatmıştır. Bu yok oluşta canlı ailelerinin %20'si, cinslerin %48'i, tüm türlerin ise %65'i yok olmuştur. Bu yok oluşta, tek bir seferde bu sayıların yok olması değil, uzun süreli ve birkaç yok oluşun birleşimi olan bir kitlesel yok oluş görülmektedir. Ancak ne olursa olsun, genel sebep olarak Orta Atlantik Magmatik bölgesinin harekete geçmesi gösterilmektedir. Bu volkanik patlamalar sırasında 2 milyon kilometre küplük lav yüzeye çıkmış ve 2 kuadrilyon (10 üzeri 15) kilogram sülfür havaya salınmıştır. Bu sülfür, güneş ışınlarını kapatmıştır ve bunun sonucunda küresel ısınma meydana gelmiştir.
Beşinci ve çoğu kaynaklara göre son kitlesel yok oluş ise, bunların en meşhuru olan ve günümüzden 65 milyon yıl önce, bir önceki yok oluştan ise 140 milyon yıl sonra meydana gelen ve Kretase Dönemi'ni bitirip Tetriary Dönemi'ni başlatan yok oluştur. Bu kitlesel yok oluş, aynı zamanda "sürüngenlerin çağı"nı, daha doğrusu "dinozorların çağını" sona erdiren yok oluştur. Sadece küçük bir kol olarak gözüken kuşlar, dinozorların bu yok oluşta hayatta kalabilen üyeleridir ve günümüzde dinozorlara ait kalıntılara sahip olan, bu dinozor süpersınıfının son üyeleridir. Bu yok oluşun kombine bir sebepler durumu gözlenmektedir. Ancak yok oluşun tetiğine basan olay, yaklaşık 10 kilometre çapındaki BOLIDE tipi bir meteorun Dünya'ya çarpması olmuştur. Bugünkü Meksika'nın Yucatan Yarımadası'na çarpan bu meteor, çarptığı yerde 180 kilometrelik bir krater açmıştır. Bölgede bol miktarda bulunan Iridyum elementi (Dünya'da çok az bulunur, meteorlarda bolca bulunur) bu durumu doğrulamaktadır. Bu çarpma, pek çok olumsuz durumu tetiklemiştir.
Çarpmanın etkilerinden biraz bahsedecek olursak:
10 kilometre çapındaki bu meteor, yaklaşık 4 çarpı 10 üzeri 23 Joule enerji açığa çıkarmıştır. Bu 10 üzeri 8 megatonluk enerjiye denk gelmektedir. İnsanların yaptığı en güçlü bomba, "Tsar Bomba" isimli bir bombadır ve sadece 50 megaton enerji çıkarabilmektedir. Dünya tarihinde meydana gelen en güçlü volkan patlaması bile, 10 üzeri 21 Joule enerji açığa çıkaran La Garita Caldera patlamasıdır ve bu meteorun etkisinden çok daha az etki yaratabilmiştir. Çarpma sonucunda boyları 30 metreye kadar ulaşabilen megatsunamiler meydana gelmiştir. Kalkan kül, toprak ve toz yığını, hızla Dünya'nın hemen her yanını sarmıştır. Ayrıca Dünya'nın bir anda artan sıcaklığı, pek çok orman yangınına da sebep olmuştur. Kapanan güneş ışınları ve bitkilerin yanması, fotosentezin neredeyse durmasına sebep olmuştur. Ayrıca bazı bilim adamları, bu yok oluşun tek bir meteor çarpmasıyla değil, birbirinden farklı birkaç çarpmanın etkisi olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Çünkü aynı dönemde başka çarpmalara işaret eden kraterler de bulunmuştur.

Ayrıca bu çarpmanın etkisiyle, volkanik hareketler de tetiklenmiştir. Günümüz Hindistan'ında bulunan Deccan Volkanları patlamış ve bu patlamalar canlıları bir önceki kitlesel yok oluştaki volkan patlamalarına benzer şekilde etkilemiştir.
Bu olaylar zinciri sonucu iklim ciddi şekilde değişmiş ve deniz seviyelerinde oynamalar olmuştur.
Bu olayların ana sonucu ise, çok ciddi bir bilançodur: Dönemin canlılarına ait ailelerin %17'si, yani cinslerin %50'si, yani türlerin %76'sı yok olmuştur. Ayrıca dinozor süpersınıfının kuşlar hariç tüm üyeleri yok olmuş, o zamanlara kadar sürüngenlerin gölgesinde kalmış olan sıcakkanlı memelilere yeni bir yol açılmıştır. Çünkü memeliler üzerinden beslenen ve kaya aralıkları gibi ufak deliklere girebilen memeliler, çarpmanın ve sonuçlarının etkilerinden kurtulabilmişlerdir. Ayrıca meydana gelen dinozor leşleri de onlara bol bol besin sağlamıştır. Sıcakkanlı olmaları ise, değişen sıcaklıklara daha kolay dayanabilmelerine sebep olmuştur.
Eğer insanlar ve akrabaları açısından bakacak olursak, bu kitlesel yok oluş olumlu sonuçlanmıştır, çünkü maymunlara ve maymunsulara giden kolun yolu açılmıştır.Ancak ne yazık ki sürüngenlerin, bitkilerin, denizel canlıların ve diğerlerinin büyük kısmı bu çarpma sonucu yok olmuştur.
Peki bu olaylardan alacağımız ders ne olmalıdır? (Uyarı: Bundan sonrası yazarımıza ait şahsi görüşleri de içermektedir.)
Yukarıda sıralanan ve daha öncesine ait bu derecede değişime sebep olan durumlara ve bunların sonucu meydana gelen kitlesel yok oluşların gerçekleşme sıklığına bakacak olursak, yaklaşık 60-70 milyon yılda bir, bu tip durumlar yaşanmaktadır ve Dünya'daki canlılık ağır darbeler almaktadır. Bu elbette ki bir saate bağlı bir olay değildir. İstatistiki bir sonuçtur. Ancak elimizde bol bol örnek bulunduğundan, yeterince doğru bir genelleme yapılabilir: Son 65 milyon yıldır ciddi bir yok oluş meydana gelmemiştir ve uzun bir süredir bu kadar ciddi bir meteor çarpması yaşanmamıştır. Dolayısıyla yakın bir gelecekte, istatistiki sebeplerle, benzer bir yok oluş yaşayabileceğimiz düşünülebilir.
İşin ilginç yanı, insanoğlu kendisine çok fazla güvenmektedir. Teknolojisiyle ve gülünç bir biçimde zekasıyla övünmektedir. Buna rağmen tüm insanlığın ortak bir düşmanı olan "kitlesel yok oluşlara" karşı önlem almak yerine, birbiriyle mücadeleye girmektedir ve birbirini yemektedir. Ve günümüzde, bırakın 10 kilometrelik çapa sahip bir meteoru, bunun onda biri büyüklüğünde bir meteoru bile durdurma veya yönünü değiştirmeye yetecek teknolojimiz bulunmamaktadır. Astronomların özverili çabaları sayesinde üzerimize gelen meteorlar onlarca yıl önceden görülebilir; ancak bir tehlikenin geldiğini görmek, onu önleyemedikten sonra anlamsızdır. Ve insan türü, kaynaklarını birbirini yemeye, şahsi ve güvenilmez inançlarının gerekliliklerine ve bilim-dışı olgulara ayırdıkça, bu ortak düşmanımıza karşı savunmasız kalmaya devam edeceğiz.
"Neyse ki", Carl Sagan'ın kitaplarında bulabileceğiniz istatistiki ve ayrıntılı hesaplara göre, muhtemel bir göktaşı çarpmasından çok önce, insan ırkı doğal sebeplerle tükenecektir. Yani yakın bir gelecekte meydana gelmesini beklediğimiz kitlesel yok oluştan çok önce, insan ırkı, kendi kendisini ve beraberinde sayısız canlı türünü yok edecektir.
Sizce de artık bundan bir ders alma vaktimiz gelmedi mi? Biz Dünya üzerindeki sıradan canlılarız. Ve doğa, inatla bu gerçeği reddetsek de, bizden kat be kat daha güçlü ve güçlü olmaya devam edecek.

Wednesday, August 22, 2018

Sanat Nedir? Dalları ve Çeşitleri Nelerdir?


En basit tanımıyla sanat, yaratıcılığın ve hayal gücünün farklı tekniklerle dışavurumudur. Ama tabii sanat nedir, sorusunu birkaç kelimeyle yanıtlamak mümkün değildir. Zira tarih boyunca sanatın ne demek olduğuyla ilgili farklı fikirler ortaya atılmıştır. Ve sanatın nasıl tanımlanabileceği asırlardır olduğu gibi aynı şekilde bugün de tartışılmaktadır.

Evet, bugün sanat nedir, dalları ve çeşitleri nelerdir, zanaat ne demektir,hepsini bir bir inceleyeceğiz. Diğer bir ifadeyle; sözlüklerde, duygu, düşünce, tasarım veya güzelliği ifade etmek için kullanılan yöntemlerin tümü olarak karşımıza çıkan sanat hakkında detaylıca konuşacağız. Çünkü sanat nedir sorusuna sayısız farklı cevap verilebilir. Hatta bu konuda sanatçılar bile ortak bir noktaya varamamıştır.
Örneğin; “Sanat Nedir?” kitabının ünlü yazarı Lev Tolstoy’a göre sanatta olması gereken şey, eserin yaratıcısı ile onu algılayan kişi arasındaki duygu alışverişidir. Ayrıca Rus yazar Tolstoy, sıradan insan için sanatın güzelin ortaya çıkması olduğunu söylemiştir.
Sanatın keyif, eğlence ve avuntudan ziyade yüce bir iş olduğunu savunan ünlü kişilik, kitabında sanat nedir sorusu üzerine yoğunlaşmış ve savunduğu fikirleri muntazam bir şekilde kaleme almıştır. Mesela; yazar kitabında “Oysa bir sanat yapıtının güzel ama anlaşılmaz olduğunu söylemenin, bir yemeğin çok iyi, çok lezzetli, çok besleyici olduğunu ama onu insanların yiyemeyeceğini söylemekten bir farkı yoktur.” cümlesiyle sanata bakış açısını belirtmiştir.

Sanat Nedir?

Sanat Nedir?
Gelelim, sanat nedir, sorusunun ayrıntılarına. Evet, denilebilir ki insanoğlunun var olduğu günden bu yana var olan olgudur sanat! Ve bu olgu üzerine sayısız farklı şey söylenmiştir. Yüzyıllardan beri süregelen tartışmaların konusu olan sanat! Duygu ve düşüncelerin ifade ediliş biçimi; yaratıcılığın ortaya konduğu, düşüncelerin duyulduğu, hissedildiği, görülür hale geldiği sanat! Her kültürde görülen ve evrensel bir değer olan sanat! İsterseniz, sanat nedir sorusuna bir de aşağıdaki görüşlerle cevap verelim.
Neo-Wittgenstein’ci Görüş: 1956 yılında Morris Weitz tarafından ortaya atılmış olan görüştür. Amerikalı bir estetikçi olan Weitz’in, bir filozof ve matematikçi olan Wittgenstein’den etkilenerek ortaya attığı bu görüşte, sanat açık bir kavramdır ve tanımlanması mümkün değildir. Ayrıca Morris Weitz’e göre Tolstoy, Benedetto Croce, R. G. Collingwood gibi düşünürlerin yaptığı sanat tanımları, yalnızca kişisel görüşlerinin ifade edilmiş halidir.
Kurumsal Sanat Görüşü: Kurumsal sanat görüşünde ise Neo-Wittgenstein’in görüşünün reddedilerek sanatın tanımlanabileceği önermesinin savunulduğunu görüyoruz. Ve 1974 yılında George Dickie tarafından geliştirilen kuramda filozof, bir sanat eleştirmeni, profesör ve filozof olan Arthur Coleman Danto’nun düşüncelerinden etkilenerek yola çıkmıştır.
Sanatın Duyguların Dışavurumu Olduğu Görüşü: İngiliz filozof ve tarihçi Robin George Collingwood ise sanat için duyguların yaratıcı ifade gücü ve dışavurumu olduğu görüşünü öne atmıştır. 1938 yılında basılan Sanatın İlkeleri isimli kitabında filozof, sanatla zanaatı da birbirinden ayırmış, sanatın insan zihni için gerekli bir işlev olduğunu belirtmiştir.
Başat Biçim Görüşü: Sanat isimli kitabın yazarı Clive Bell ise başat biçim görüşünü ortaya atmıştır. Onun için sanatta önemli olan şey; renklerin, şekillerin ve çizgilerin bir harmoni içerisinde kullanılmasıdır. Başat biçim görüşüne göre sanatın sanat olabilmesi için uyum içerisinde yapılması mutlak kuraldır. Ve bu görüşün savunucuları için estetik kaygı gütmeden sadece kavramları ön plana çıkartmak amacıyla yapılan eserlere eser denmek mümkün değildir.

Sanat Dalları ve Çeşitleri Nelerdir?

Sanat Dalları ve Çeşitleri Nelerdir?
Gelelim, sanat dalları ve çeşitleri hakkındaki kısma! Evet, sanat ne demektir, incelediğimize göre (gerçi gördüğünüz gibi sanat ne demek sorusunun tek ve doğru bir yanıtının olduğunu söylemek imkansız) sanat kaça ayrılır, sanat dalları nelerdir, bunları incelemeye başlayabiliriz. Ve dilerseniz burada sanatın pratik ve güzel sanatlar olarak iki ana gruba ayrıldığını söyleyerek, direkt konuya girelim.

1. Pratik (Endüstriyel) Sanatlar (Zanaat)

Pratik (Endüstriyel) Sanatlar (Zanaat)
İlk olarak pratik sanatlar nedir, çeşitleri nelerdir, sorusundan başlayalım. Evet, sanatın iki alt grubundan biri olan pratik sanatlar, aslında hepimizin bildiği zanaatlardır. Yani estetik kaygıdan daha çok günlük hayatımızı kolaylaştırmak üzere yapılan ve el becerisi isteyen şeylerdir. Örneğin; marangozluk gibi! Ya da duvarcılık, dokumacılık, çinicilik, halıcılık, kunduracılık, silah işçiliği, teşbihçilik, minecilik gibi! Kısacası; kendiliğinden, eğitimle ya da usta-çırak ilişkisi sayesinde öğrenilen ve ustalıkla yapılması gereken işlere zanaat denmektedir. Ve bu işleri yapan kişiler ise zanaatkar olarak anılmaktadır.

Kısaca Sanatla Zanaat Arasındaki Benzerlikler ve Farklılıklar

Kısaca Sanatla Zanaat Arasındaki Benzerlikler ve Farklılıklar
Peki, bu iki sanat türünün arasındaki farklılıklar ve benzerlikler denildiğinde aklınıza bir şey geliyor mu? Mesela; sanatla zanaatın ortak yönleri sizce nelerdir? Ya da bu ikisi birbirinden ne gibi özellikleri ile ayrılmıştır? Gelin, yeri gelmişken sanatla zanaat arasındaki farklılıklardan da kısaca bahsedelim.
Öncelikle her ikisinin de temel amacının insana “bir şekilde” fayda sağlamak olduğunu söyleyeyim. Ayrıca sanatın da zanaatın da el emeği istediğini, işin sonunda bir oluşuma ulaşıldığını ve temelde bir tasarımın olduğunu söyleyebiliriz. İki kavram arasındaki farklılıklar denildiğinde ise akla şunlar gelmektedir:
  • Yaratıcılık sanat için mutlak kuralken zanaat için aynı şart gerekli değildir.
  • Sanat eserinin yapılmasında amaç güzel ve estetik olması iken zanaattaki amaç sağlayacağı faydadır.
  • Zanaat para kazanmak için yapılır, sanat eserinde ise maddi kazanç düşünülmemektedir.
  • Sanat eseri yeganedir zanaatla ortaya çıkartılan eserler ise birbirinin aynı olabilir.

2. Güzel Sanatlar

Güzel Sanatlar
Güzel sanatlar denildiğinde akla güzellik ve zevkle ilgili sanatlargelmektedir. İlk kez Fransızcada “beaux arts” olarak görsel sanatları tanımlamak için kullanılmıştır. Ve güzel sanatlar, duygu ve düşünceleri farklı araçlarla (çizmek, boyamak, yazmak, göstermek…) anlatmamıza, göstermemize, duyurmamıza ya da hissettirmemize yarayan sanatları kapsamaktadır.
Ortaçağ düşünürleri, güzel sanatları “sarf (dilbilgisi), nahiv (sözdizimi), ilmi beyan (güzel konuşma bilimi), belagat, matematik, geometri, musiki, istatistik, felsefe, ilmi heyet” olarak belirlemişken, günümüzde bunlar bilimler arasına girmiş ve güzel sanat olmaktan çıkmıştır. Bugün güzel sanatlar 3 alt gruba ayrılmaktadır. Ve bu sınıflandırma geleneksel sınıflandırma olarak adlandırılmıştır. Hemen şimdi göreceğiniz gibi geleneksel sınıflandırmada sanat eserinin hitap ettiği duyu, belirleyici unsur olarak düşünülmüştür.
Güzel sanatların sınıflandırılmasında kullanılan geleneksel yöntem:

Görsel (Plastik) Sanatlar Nedir? Çeşitleri Nelerdir?

Görsel (Plastik) Sanatlar Nedir? Çeşitleri Nelerdir?
Şekil ve hacme dayanan güzel sanatlardır. Görsel (plastik) sanat dalı için öncelikle kil, balmumu gibi materyaller kullanılmış, zaman içinde kullanılan malzemeler çeşitlenmiştir. Örneğin; görsel sanatlarda alçı kullanımı ilk kez Büyük İskender zamanında gerçekleşmiştir. Görsel sanat nedir, sorusuna kısaca cevap verecek olursak ise, bu sanat türünün temel özelliğinin maddeye şekil verilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Taşa, çamura, mermere şekil vermek gibi! Göze hitap eden bu sanat dalının içerisinde, resim, mimari heykel ve kabartma gibi sanat çeşitleri yer almaktadır.
Heykel: Alçı, taş, balmumu gibi araçlarla meydana getirilmiş üç boyutlu, estetik şekillerdir.
Mimari: Estetik yapılardır. Saraylar, camiler, tapınaklar gibi!
Resim: Varlıkların, cisimlerin ya da duygu düşüncelerin çizgiler ve renklerle ifade ediliş biçimidir.

İşitsel (Fonetik) Sanatlar Nedir? Çeşitleri Nelerdir?

İşitsel (Fonetik) Sanatlar Nedir? Çeşitleri Nelerdir?
İşitsel ya da fonetik sanatlarda ise ses ve söz vardır. Yani kulağa hitap edilmektedir. Örneğin; müzik de işitsel sanatlar arasına giriyor, edebiyat da! Çünkü edebiyatın malzemesi dil! Zaten sırf bu nedenle; yani güzel sanatları, görsel, işitsel ve dramatik olarak üçe ayırmak bazı durumlarda yetersiz kaldığı için birazdan sizin de göreceğiniz bir sınıflandırma daha yapılmıştır.
Müzik: Duygu, düşünce ve hayallerin tek ya da çok sesli olarak ifade etme sanatıdır. Kısaca; sesin anlamlı titreşimler halini almasıdır.
Edebiyat: Kelimelerle yapılan sanat türüdür. Olay, duygu ve düşüncelerin dil aracılığı ile estetik bir biçimde ifade ediliş biçimidir.

Ritmik Dramatik Sanatlar Nedir? Çeşitleri Nedir?

Ritmik Dramatik Sanatlar Nedir? Çeşitleri Nedir?
Harekete biçim veren sanatlardır. Ve dramatik sanatların çoğunda işitsel ve görsel unsurlar da yer almaktadır. Örneğin; opera gibi! Ya da tiyatro gibi! İşte bu nedenle dramatik sanatları görsel sanatlardan ayrı düşünmek pek doğru olmaz.
Opera: Aynı zamanda fonetik ve görsel sanatlar içerisine de giren opera, müzikli tiyatro oyunudur.
Tiyatro: Duygu ve düşüncelerin, hareket ve konuşmalarla anlatılış şeklidir. Tıpkı opera gibi tiyatro da görsel ve işitsel sanat unsurları kullanılmaktadır.
Pandomim: Pandomim ise sözsüz tiyatro oyunudur. Pandomimde sanatçının amacı, beden dilini kullanarak temayı karşı tarafa aktarmaktır.
Dans: Vücudun ritme uyumlu bir şekilde hareket ettiği, estetik değer taşıyan sanat türüdür.

3. Güzel Sanatlar Çağdaş (Modern) Sınıflandırma

Güzel Sanatlar Çağdaş (Modern) Sınıflandırma
Yukarıda da belirttiğim 3 ana sanat grubu, bugün sanat çeşitleri için yeterli gelmemektedir. Çünkü biçim verilen malzeme değiştikçe ve ifade ediliş biçimi farklılaştıkça sanat çeşitleri de farklılaşmaktadır. Dolayısıyla sanat; çağdaş (modern) sınıflandırma adı altında 7 farklı gruba ayrılmıştır. Çağdaş sınıflandırmada göz önünde bulundurulan unsurlar ise sanat dalının niteliği ve tekniğidir.
Yüzey Sanatları: Resim, afiş, grafik, karikatür, fotoğraf, hat ve minyatür dahil olmak üzere 7 sanat dalını kapsayan ve iki boyutlu yüzeyler üzerine uygulanan sanatlardır.
Hacim Sanatları: Heykel, seramik ve kabartma bu grubun içerisinde yer almaktadır. Üç boyutlu sanatsal çalışmaları ifade etmektedir.
Mekan Sanatları: İç mimari, mimari, peyzaj mimarisi gibi sanat dallarının yer aldığı gruptur. Sanat iç ya da dış mekanların tasarımı için kullanılmaktadır.
Dil Sanatları: Dil sanatları ise edebiyat (yazın) türlerini kapsamaktadır. Roman, hikaye, şiir gibi…
Ses Sanatları: Müzik ve türlerini kapsamaktadır. Klasik, caz, sanat, barok…
Hareket Sanatları: Bale, pandomim, dans gibi çeşitleri kapsayan gruptur. Bedenin müziğe uyumlu bir şekilde estetik görünüm kazandırarak hareket ettirildiği sanatlardır.
Dramatik Sanatlar: Dramatik sanatlar ise tiyatro, sinema, müzikal gibi sahne sanatlarını kapsamaktadır. Kişinin hareket ve sözlerle belli bir temayı karşı tarafa aktardığı sanat dallarını ifade etmektedir.

Kısaca Sanat Eseri Ne Demektir? Özellikleri Nelerdir?

Kısaca Sanat Eseri Ne Demektir? Özellikleri Nelerdir?
Sanat eseri nedir, sorusuna verilecek ilk kısa yanıt estetik heyecan uyandıran nesnedir olacaktır. Sanatçı tarafından ortaya konan eser onun duygu ve düşüncelerini yansıtmakta, insanlarda güzel hisler uyandırmaktadır. Bilgilendirici ya da nesnel olmayan sanat eseri özgün ve evrenseldir. Eserde sanatçı kişisel duygu ve düşüncelerini yaratıcılığını ve yeteneğini kullanarak karşı tarafa yansıtmaktadır.
Ortaya çıkartılan bir ürünün sanat eseri sayılabilmesi için orada bir sanatçının, bir oluşum ve bir yargının olması gerekmektedir. Ve sanat eserlerinde zanaatta olduğu gibi bir fayda sağlama amacı güdülmemektir. Zira sanatın temelinde güzellik vardır. Peki, sanat eserinin özellikleri nelerdir? Çoğu sanat eseri özneldir. Yaratıcılık ve hayal gücü kullanmayı gerektirmektedir. Bir sanat eseri yaratmak için yetenekli olunması gerekmektedir. Ve sanat eseri bir estetik kaygı taşıyarak ortaya çıkartılmaktadır.

Milgram Experiment / Milgram Deneyi


Geçmişten Günümüze 10 Farklı Çağdaş Sanat Akımı

20. yüzyılda teknolojinin gelişmesi ile birlikte endüstri kendini yenilemiş, sanatçılar kendinden önceki var olan sanat akımına tepki olarak çıktığı düşünülecek olursa, kendilerini daha özgür ifade etmiş, sanat tarihi ile birlikte birçok akımın doğmasına sebep olmuştur. 20. yüzyıl sanat akımları çağın yaşam biçimiyle teknolojinin getirdiklerini ilişkilendirerek yeni anlatımlar sunmakta ve sorunlara cevaplar aramaktadır. 20. Yüzyıl sanat akımları ise Ekspresyonizm, Kübizm, Pürizm, Fütürizm, Sürrealizm, De Stijl, Konstükrüalizm, Abstre Ekspresyonizm, Pop Art, Op art ve Minimalizm’dir. Minimalizmin çağdaşı olan akımlar sırasıyla incelenmiştir.

Ekspresyonizm

Dışa vurumcu Resim Örneği
Dışa vurumcu Resim Örneği
20. yüzyıl sanat akımlarının ilk ve en etkin olanı Ekspresyonizm hareketi olmuştur. Ekspresyonizm duygular ve duyulara bağlı aktarımı ve yansılamı sağlamayı amaçlayan bir harekettir. Sanatçının içsel gerçeği olan görüntü, sanatçının kendi duyu ve duyumlarının dışavurumuyla yansıyan bir görünüm olduğu için, doğal olarak algılanabilenden tamamen farklı ve tamamen kişisel bir tarz ve anlayışla değişime uğratılmış bir yansımadır.

Kübizm

girl-before-a-mirror
Sanatın gelişiminde bir devrim olarak nitelendirilen kübizm, geleneksel perspektife, ışık gölge kullanımlarına ve sanatı doğanın taklit edilmesi olarak gören kuramlara karşı çıkmış; doğadaki biçim, doku, renk ve mekânları taklit etmek yerine, parçalara ayrılmış nesneleri çeşitli yönlerden aynı anda algılanabilecek biçimde yan yana getirecek yeni bir gerçeklik yaratmıştır.
Klasik anlamdaki form anlayışına tam anlamıyla arkalarını dönen Kübistler, görünen nesne veya nesnelerin direkt bir tasvirini değil, onların değişik bölüm ve görüntülerinin bir araya getirilmesinden oluşmuş bütünü eserlerine aktarmayı hedeflemişlerdir. Yani görünen cismin göründüğü an ki biçimi dışlanarak, aynı cisim için geçerli bulunan değişik köşeler, yüzeyler ve bölümlerin gerçekçi algılamadan uzaklaşarak, mantık yoluyla geometrik formlar halinde yeni bir bütün teşkil edecek şekilde yeniden kurulmasını sağlayan sanatçı tek bir görüntü değil çeşitli görüntüleri bir araya getiren bir eser meydana getirmektedir. Akımın en popüler sanatçısı Pablo Picasso (1881-1973) olmuştur. Örnek Pablo Picasso fotoğrafı aşağıdan bulabileceğiniz gibi diğer arama sonuçlarına Google görsel aramadan erişebilirsiniz.
Nusch Eluard Pablo Picasso
Çoğu sanatçılar çalışmasında kübizm ve moda arasındaki etkileşimi dönemin ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmelerinin ve toplumsal dönüşümlerinin ışığında vuku bulmuştur. Kübist sanatçılar bu gelişim ve dönüşümlerin yansımalarını tuval üstünde ete kemiğe büründürürken, moda tasarımcıları insan bedenini saran hacimler ve yüzeyler çerçevesinde bu gelişim ve dönüşümlerin sunduğu yeni yaklaşımları deneyimlemişler, ortaya çıkan sorunlara çözümler aramışlardır. İki alandaki süre giden arayışların benzer bir görsel yapı etrafında toplandığını söylemek olası olduğunun sonucuna ulaşmıştır.

Pürizm

1920’lerde Kübizim sonrasında ona tepki olarak doğmuş bir sanat anlayışıdır. Yedi sene süren bu hareketlik içinde durgun bir yalınlıkla ele alınan görüntülerin açıklık ve nesnellikle ifadesi teşkil edilmiştir. İçgüdüsel bir reddetmeyle şekillenen tutkuların gücü ana belirleyici olarak ele alınmış olup, sevinç ve haz duyumları arasında kesin bir ayrımı ortaya koyarak değişmez şeyleri ifadeye yönelmiştir. Ölçüler ve sayısal uyuma büyük önem veren Puristler, mühendislikten yoğun etkiler almış olup, tamamen fonksiyonel bir tarz geliştirme eğilimindedir. Bu şekilde kurulan mutlak uyumun görsel sanatın ana amacı olduğu ilke kabul edilmiştir. Sanat ihtiyacının insanlığın temel ihtiyaçlarından biri olduğunu kabul eden Puristler, makine ve mekanizasyonun da desteklediği mekanik bir sanat diline sahiptirler. Biçim, çizgi ve rengin kültürden kültüre değişmediğini kabul eden bu sanatçılar, biçimin bütün sanat elemanlarından üstün olduğunu kabul etmektedir. Bir anlatım aracı olmaktan çıkartılan bu biçimler de yalın bir ifade biçimine sahip olmalıdır.
purizm
Pürizm Türkçeye arıtmacılık olarak çevrilebilir böylece minimuma indirgenmiş sayıda öğe kullanılmıştır. Aslında pürizm tarih dışıda sayılabilir belli bir dili olmadığından her çağda görülebilecek sanat anlayışını nitelemektedir. Kübizimin bir parçası olan pürizm, Fransız Ressam Amedee Ozenfant ve mimar Le Courbusier tarafından ortaya konmuştur. Kübizimde yaygın olan süslemeleri reddedip temiz ve net görünümlere dönmeyi amaçlamaktadır.
Purizm ve moda arasındaki etkileşim, purist moda tasarımcıları genellikle fazla sade olmasına rağmen beyazlık üzerine çalışmaktadır. Ölçüler ve sayısal uyuma büyük önem vermiş, mühendistlikten yoğun etkiler almış olup tamamen fonksiyonel bir tarz üzerine tasarımlarını üretmiş, mutlak uyumun görsel sanatın temeli olduğunu savunmuşlardır.

Fütürizm

20. Yüzyıl başlarında İtalya da doğan, sanatta devrimi ve dinamizmi vurgulayan fütürizm, daha çok görsel sanatlarda etkili olmuş, edebiyat tiyatro ve müzik alanlarında da yaygınlık kazanmıştır. İtalyan şair Flippo Tommasa Marinetti’nin 1909’da Le Figaro’da yayımladığı fütürist bildirge, alışagelmiş değerlere karşı çıkmakta, kütüphaneleri yakmaktan, müzeleri yağmalamaktan söz etmekte, teknolojiyi, hızı ve “modern olan her şeyi” kucaklamaktadır.
Casa Sant Elia
Fütürist Mimar Antonio Sant'elia'ın bir eseri
Sanatçılar, fütürüst düşüncenin ruhuna uygun olarak, kübizimin de etkilerini taşıyan, ama temelde hareket öğesinden yola çıkan resim ve heykeller yapmışlar; harekete ve hıza görsellik kazandırmaya çalışmıştır.
İtalyan Fütüristler 1912'de Le Figaro idare binası önünde. Russolo, Carrà, Marinetti, Boccioni ve Severini
İtalyan Fütüristler 1912'de Le Figaro idare binası önünde. Russolo, Carrà, Marinetti, Boccioni ve Severini
Fütürizm bir akım olarak çok uzun soluklu olmasa da sanat ve moda dünyalarında etikleri hâlâ devam etmektedir. Emilio Pucci, 1960’lı yıllarda sade, geometrik şekillerden oluşan kıyafetler yaparak Fütürizme bir saygı duruşunda bulunmuş; yine aynı yıllarda uzay çalışmalarının artması, aya ayak basılması moda dünyasını bir gelecek arayışı içine itmiş Andre Courreges uzay modasını yaratmıştır. Bir başka tasarımcı Paco Rabanne plastik, alüminyum ve metal gibi malzemelerle bedeni saran kıyafetler üretmiştir. Günümüz tasarımcılarından Hüseyin Çağlayan’ın kıyafetlerinde teknoloji ve giysi arasındaki ilişkilerin sorgulandığı, beden ve bedenin çevresi ile ilişkileri üstüne geliştirilen işlevsel form arayışları dikkat çekmektedir.
Özüdoğru çalışmasında moda ve fütürizm etkileşimi yeni bir dünya kurmak isteyen, makine estetiğine ve hıza tapan bir grup sanatçı arasında cereyan etmiştir. Fütüristler modayı dünya görüşlerini ifade etmenin araçlarından biri olarak görmüşlerdir. Erkek takım elbisesinin sıkıcılığından kurtulmak isteyerek, asimetrik olarak tasarlanmış kıyafetlerde türlü renkler kullanmışlar, o güne değin hiç alışılmamış kıyafet önerileri getirmişlerdir. Son dönemde teknolojinin gelişmesiyle sıkça gündeme gelmeye başlayan akıllı tekstil ürünlerinin ilk prototiplerini de fütüristler üretmiştir. Günümüz tasarımcılarından Paco Rabanne, Hüseyin Çağlayan, Francesca Rosella gibi tasarımcıların çalışmalarında Fütürizm akımından beslendiği sonucuna ulaşılmıştır.

Sürrealizm (Gerçeküstücülük)

Sürrealizm temel düşünceyi ahlakın değer süzgecinden geçirmeden anlatma amacını birincil görev bilen sanat hareketidir. Elgün (2003, s. 50) çalışmasında bilinç dışı gerçeklerin rüyada olduğu gibi, parçalar arasında tutarlı bir bütünlük bulundurmadan aktarılmaya çalışılmasıyla oluşan bir harekettir. Belli bir felsefeden yola çıktığı ve buna dayalı bir bildirisi olduğu için akım olmanın ötesine geçerek ekol haline geldiğini belirtmiştir.
wallhaven-surrealizm
Gerçeküstücülük ve moda etkileşimi kültürel, sosyal ve estetik bir etkileşim olmasının yanı sıra gerçeküstücü sanatçılarla bazı moda tasarımcıları arasında sıkı ilişkiler gelişmiş, zaman zaman ortak eserler üretilmiştir. Moda tasarımcısı Elsa Schiaparelli kariyeri boyunca Gerçeküstücülük akımının içinde yer almış, bu akımın ilkelerine göre tasarımlar yapmıştır. Coco Chanel de Gerçeküstücü sanatçılarla birlikte işler yapmış, onların tiyatro ve film projelerinde yer alarak kostümler tasarlamıştır. Diğer bir taraftan, Gerçeküstücü sanatçılar giyimi, dikiş makinesini ve prova mankenlerini kimi zaman sanatsal çalışmaları için birer ortam olarak kullanmışlardır.

-SPONSOR REKLAM-
Özüdoğru çalışmasında, tasarımcılara sunduğu olanaklar, yeniliğe ve deneye yatkın olması nedeniyle gerçeküstücülük moda tasarımcıları tarafından sıkça başvurulan bir sanat akımı olmuştur. Elsa Schiaparelli sayesinde gerçeküstücülük modada sadece bir ilham kaynağı değil, bütün dinamikleri ile moda tasarımına yansıyan bir akıma dönüşmüştür. Gerçeküstücü yöntemler kıyafet, aksesuar ve moda sunumu için yeni yollar açmışlar, günümüzde hâlâ tazeliklerini koruyarak sanat ve moda arasındaki ince çizgide durmaktadırlar. Issey Miyake, Rei Kawakubo gibi Japon kökenli moda tasarımcılarının çalışmalarında, Karl Lagerfeld, Christian Lacroix gibi haute couture tasarımcılarının kıyafetlerinde gerçeküstücü yöntemlere rastlanmaktadır.
Elsa-Shipiralli
Eray’ın belirttiği gibi “resim 1 de görülen keten cekette altın boncuk ve pullarla işlenmiş; kol üzerinden aşağı doğru estetik bir espiri anlayışı ile dalgalı saçların döküldüğü bir kadın yüzü görülmektedir. Kruvaze ceketin ön bedeni üzerinde etek ucuna doğru elin fuları yakalamış şekli çeşitli boncuklarla drape görünümü verilerek işlenmiştir”.

De Stijl

De Stiljl Sanat akımı, 1917-1931 arasında etkinlik gösteren bu hareketle matematiksel bir çıkışla sanata yeni bir yön vermeyi hedeflemiştir. Son derece yalın bir biçim alan sanat yapıtı sadece dikey ve yatay çizgilerden müteşekkil bir görünüm alırken renk dizgesi de üç ana renge yani sarı, mavi ve kırmızıya bağımlı kalınmıştır. Bu harekete bağlı sanatçılar için evrenin temeli tamamen yatay ve dikey çizgilere dayanmaktadır. En önemli sanatçıları akımın en önde gelen ismi ve en iyi uygulayıcısı olan Piet Mondrian (1872-1944)dur.
De_stijl
1960’lar boyunca, tüm tasarım dünyasını etkileyen bu akım, tasarım dünyası içinde ve özellikle moda dünyasında geniş bir uygulama alanı yaratmıştır. Tasarımcılar, Optik Sanat örneklerinden yola çıkarak çok renkli, kendine özgü dinamiği olan, etkili bir bakış açısı sunmuşlardır. Bu bağlamda, bu araştırma tasarımda renk ve rengin sunduğu optik imkânları değerlendirme olanağı sunmuştur.

Konstrüktivizm (Yapıcılık)

Fütürizme benzer olarak yeni bir dünyanın inşa edilmesi gerektiğini iddia etmiş ve yenidünyanın inşasında sanatçıların birer teknisyen gibi görev almasının önemini vurgulamıştır. Konstrüktivist sanatçılar grafikten mimarlığa, tekstilden dergi tasarımına çok geniş bir yelpazede ürünler vermiştir. Moda anlayışları, kişileri sürekli bir tüketimin içine çeken sezonluk moda anlayışının karşısına işlevselliği öne çıkaran kıyafetler koymak olmuştur. Ancak, bu kıyafetler sadece küçük bir azınlık arasında popülerlik kazanmış, Sovyetler Birliği’nin diğer ülkelerle ilişkiler kurmaya başlamasının ardından, halk sezonluk modaya geri dönmüştür En önemli sanatçıları endüstriyel desen, ahşap, metal ve seramikle birlikte film ve tiyatro ile de uğraşan Vladimir Tatlin’dir.
Konstruktivizm
Yapılan araştırmada Konstrüktivist sanatçılar grafikten mimarlığa, tekstilden dergi tasarımına çok geniş bir yelpazede ürünler vermiştir. Moda 18 anlayışları, kişileri sürekli bir tüketimin içine çeken sezonluk moda anlayışının karşısına işlevselliği öne çıkaran kıyafetler tasarlamak olmuştur. Gündelik hayatın yeni görünümlerini oluşturma amacı içinde kıyafet tasarımı büyük bir yer kaplamaktadır. İçlerinde Vladimir TatlinAlexander RodchenkoVarvara StepanovaLuibov Popova‟nın da bulunduğu sanatçılar grubu tekstil üretiminde ve kıyafet tasarımında doğrudan yer almışlar, devrimin ihtiyaçlarını karşılamak üzere giysiler tasarladığını belirtmiştir.

Abstre Ekspresyonizm (Soyut Dışavurumculuk)

jean-dubuffet
Ekspresyonizmin uzantısı olarak 1940 yıllarının sonunda doğan bu akım 1950 yılları içinde gelişmiş olup, 1960 ve 1970 yıllarında etkisini yoğun biçimde sürdürmüştür. Dogmatik olmaktan çok araştırmacı bir tavır sergileyen metafizik sanılarına duyduğu alaka belirgindir. Bilinç ve bilinçsizlik arasındaki karşıtlığa önem vererek derin seviyelere inmeyi hedeflemektedir. Soyut bir anlayışın egemen olduğu bu üretim ortamında doğaçlamaya ağırlık veren sanatçılar iç birikimin tümüyle dışavurumuna ağırlık vermiştir. En önemli sanatçıları imgeleri ve doğaçlaması güçlü Jean Dubuffet (1901-1985), yeni bir figürasyon biçimini acı ve deformasyonla bağdaştıran Francis Bacon(1909-1992)dir.
kline
Soyut dışavurumculuk ve moda arasındaki ilişkiyi, II. Dünya Savaşı sonrasında soyut dışavurumculuk etkilerini yansıtmış, farklılık göstermesi anlayışı ile karmaşıklık, giysi detayına belirsiz açıklamalar getirmiştir. Benzeri görülmeyen hareketlilik bağlamında modada sunulmuştur.

Pop Art

pop-art
İlk defa 1954’te kullanılan Pop Art terimi popüler bir terimi popüler bir sanatı yaratmayı hedefleyen bir akıma işaret etmektedir. Tamamen konu, stil ve temleri bir tarafa koyarak günümüz dünyası içinde yaşayan sıradan insanın ruhunu yansıtmayı hedeflemiştir. Popüler bir elit sanat ayrımına karşı çıkarak entelektüelden çok fiziki bir etkilenmeyi amaçlayan bu akım daha çok dekoratif hususiyetiyle dikkat çeken eserlere öncelik vermiştir. Çarpıcılığın önem taşıması sebebiyle, parlak renkler ön plana çıkmıştır. En önemli sanatçıları kitle sanatı ruhu arayışında öncü olan Richard Hamilton, geometrik eğilimleriyle Eduardo Paolozzi’tür.
labiose-Pop-art
Bu akımın en ünlüsü süphesizki Andy Warhol’dür(1929-87) sanatçı örneğin bir Marilyn Monroe’nin yüzünü çeşitli sayıda, renkte, vurguda bir dizi içinde tekrarlayarak bir ikona dönüştürmüştür.
pop-art-crying-girl
Pop art ile moda arasındaki ilişki ise moda tasarımcıları desenlerinde popüler isimleri giysi
tasarımlarına yansıtmıştır. Yansıttığı desenleri sıralı tekrar ile çoklu ve tek halde baskı
olarak tercih etmekle birlikte canlı ve zıt renkleri kullanmışlar. Modada pop art akımında 1960’larda adından sıkça söz ettirmektedir. Pop art tüketim kültürüne dayalı giysi
tasarımları bu dönemde gündemde olduğu görülmektedir.

Op Art

Hungary_op-art
1962’den sonra gelişen bu akım esas itibariyle Kinetik Sanat hareketinden kaynak almaktadır. Esasında gözün yanılabilirliği üstüne araştırmalardan yola çıkarak 2. ve 3. boyutu incelemeye yönelmişlerdir. Konstrüktüvist köklerden yola çıkarak uyumlu göz olgusunu irdeleme eğilimindedir. Bunun içinde beyin ve gözde fiziki yapıya etki yapan ve izleyici hayret ve aldanmaya sürükleyecek imajlar yaratmayı hedeflemektedir. Psijik etki ve fiziki gerçekler arasındaki zıtlığı vurgulayarak çok boyutlu bir görüntü üzerine yerleşen sanatsal biçimi oluşturmak ister. Optik oyunlara yer verir. Anlam ve anlamlandırma akımı tamamen bertaraf edilmiştir. En önemli temsilcilleri Josef Albers, Victor Vaserley ve Yaacov Agam’dır.
op-art-circle
Op art ve modanın etkileşiminde renklerin, ışığın, desen ve perspektif oyunlarının sonucunda oluşan hareket yanılsamalarının kumaş yüzeyinde kullanılmasıyla moda tasarımında görülmektedir. Rudi Gerneich sanat ve modayı birleştiren kişidir. Resim 6’da Gerneich’in tasarımı olan beyaz yarım daire baskı desenli siyah elbise, illüzyon sanatının örneğidir. Elbise tasarımın tüm yüzey desenine tekrarlanmış ancak kol üstünde ve bilekten kırmızı kumaş ile ayrılmıştır.